Artık New York’un temposuna iyice adapte oldum, devamlı olarak heryere bir koşturmaca, bir aceleyle gidiyorum. Yine böyle bir günde, aceleyle sokaklarda koşarken, neredeyse hergün yanından geçtiğim Madison Square Park en son bıraktığım gibi değildi. İlk başta gördüğümü algılamam biraz zaman aldı. Fakat tekrar baktığımda gördüğümün dev bir heykelcik olduğuna kendimi ikna etmem gerekti. Yanlış anlaşılmasın küçüktü de ben o yüzden göremedim, anlam veremedim değil, heykelcik 13 buçuk metre boyunda ve parkın her noktasından görülebiliyor. Şaşkınlığı yaratan durum daha çok gördüğünüz şeyin ne olduğu ile alakalı, yani ‘bu bir heykel mi, iki boyutlu mu, üç boyutlu mu, ne alaka burada ya da bu kimin suratı ki?’ gibi soruların getirdiği bir anlık bocalama hali.
Heykelin yaratıcısı, İspanyol sanatçı Jaume Plensa’nın söylediğine göre, heykeldeki surat sanatçının evine komşu olan bir restoranın sahibinin küçük kızına aitmiş. Eserin ismi de Yunan Mitolojisi'nden geliyormuş.. 'Echo'... Benim gibi merak edenlerin bigisine.
Echo'nun yakınına geldikçe garip bir etkisi oluyor insanın üzerinde. Sanki ona bakarken New York’un orta yerinde değilde çok sakin, acelesi olmayan bir yerdeymiş hissi veriyor. Güne küçük bir mola gibi. Artık heykelciğe ilham olmuş minik kızın masum suratı mı, yoksa yeşilliğin ortasındaki beklenmedik beyazlık mı bu hisleri yaşatıyor bilemiyorum. Ama 14 Ağustos’a kadar Madison Square Park’da sergilenen heykelciği gidip görmenizi tavsiye ediyorum. Bakalım sizde nasıl bir etki bırakacak....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder