Contagion filmi Türkiye’de vizyona
girene kadar sabredeceğim dedim, bu yazıyı yazmak için bekleyeceğim. Başlarda
zorlandım biraz, sonradan unutuverdim. Geçmiş resimlere şöyle bir göz atarken
fark ettim...Ben bunu nasıl atlamışım?
Eylül ayında İrem’in beni ziyarete gelişinin ilk gününde başımıza geldi bu hikaye... Gün boyu New York'u boydan
boya yürüdüğümüz bir gündü... Akşam’a Broadway şovuna bilet almışız, 7:30'a
kadar Lincoln Center civarlarında oyalanıyorduk. Saat 6:30 civarlarında Time
Warner Center’ın önünde bir kalabalığa rastladık. ‘İrem burada kesin bir şeyler
dönüyor’ dedim, gittim barikatların yanındaki güvenliğe sordum: Contagion
filminin galası varmış meğer. Dedim 'bu işler şanstır, görürsek birini
görürüz ama bu kalabalıkta beklemeye değmez'... Geçip gittik kalabalığı...
Bu arada Contagion filmini
biliyorsunuzdur. Film tam bir ünlü geçidi! Oynayanlar tam kadrolu Hollywood’lular: Gwyneth Paltrow, Jude Law, Matt Damon, Marion Cotillard, Laurence Fishburn, Kate Winslet.. Fragmanı izlediğimde 'Amaaan yine
ünlüleri doldurmuşlar, klişe Hollywood konusunu yazmışlar, film olmuş' deyip
pek de ilgilenmemiştim..
Kalabalığı terkettikten sonra Lincoln Center'a doğru aylakça yürüdük. Geri dönüşte bir çığlıklar, bir kargaşa koptu. Baktık
bir şeyler dönüyor o tarafta... Refleksten heralde, koşmaya başladık!
Yetişememişiz, Matt Damon içeri girmiş... Tüh! Demiştim ya; Bu işler şans, denk
gelirse gelir gelmezse boşveeer!
Biz tekrar Jazz At Lincoln Center kapısı önüne vardığımızda kalabalık azalmış,
biletli insanlar içeri alınmış, geri kalan garibanlar ünlü görmek için kapı
önünde beklemedeydi. ‘Hadi bir 15 dakika bekleyelim’ dedik. İyi ki de beklemişiz ve
iyiki o noktada durmuşuz. Bir anda bodyguard elinde kalmış biletleri dağıtmaya
başlamaz mı? (insanların önceden para ile aldığı biletlerden kalanları).. Bir
atılganlık geldi bize; ben bir bilet kapmışım, İrem bir bilet.. Olayın şokuyla
bir süre bakıştık.. Tabi Premiere’e gelen insanların ne kadar şık olduğuna
girmeyeceğim.. Biz üzerimizde yağmurdan yamulmuş bluzlarımız, turist
ayakkabılarımızla durumumuza gülmeye başladık! Neyse... ‘Hadi gelin’ diyerek cennetin kapılarını bize doğru açan bir adam belirdi oracıkta.
Olayın şokuyla kahkahayla karışık çığlık atmaya başladık.
Hani o bizim televizyonlarda izleyip
dergilerden gördüğümüz kırmızı halı vardır ya, önümüzde o ve üzerinde ünlüler salına
salına yürüyorlar... Bizse ağzımızın suyu akarak onlara bakıyoruz... Sağda bir
kadıncağız elbisesinin dekolte kısmının içine yumuşak bir şeyler tıkmaya
çalışıyor, asistanı yardım ediyor ona kırmızı halıya çıkmadan; Marion
Cotillard! Karşıdan Michael Douglas geliyor.. Aman ne minik kalmış adamcağız
hastalıktan sonra... Matt Damon saçları kazımış.. Dibimizde esmer bir
kadın duruyor, diyorum İrem bu Matt'in karısı. Utanma kalmadan parmakla
dibimdeki kadını gösteriyorum. Şoktayız hala çünkü... Davranışlarımızın ölçüsü
yok! ‘Ay!’ diyorum ‘Ne basitçe bir kıyafetle gelmiş kız kırmızı halıya’, İrem
fark ediyor o kız Olivia Munn...
Malesef kargaşada doğru düzgün resim yakalayamadım. Bir Michael Amca'nın sırtı ve Marion Cotillard'ın uzaktan pozu dışında... Buyurun geceden size benim
çekebildiklerim (!) ve başka kaynaklardan bulduğum profesyonel fotoğraflar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder